34,6053$% 0.17
36,6435€% -0.01
43,8276£% -0.06
2.921,83%0,79
5.007,00%0,60
3177317฿%0.35834
Bir zamanlar üç mahallesi ve bin beş yüz kişilik nüfusu ile huzurlu ve sakin bir hayatı olan o sevimli kasaba, bu gün o kadar çok değişti ki, artık ne çay boyunca uzanan o cennet misali bağlar, bahçeler var, ne her gün pişirdiğini, evindekini ve elindekini bildiriyle paylasan komşular…
Pazara önce yazın müjdecisi kiraz gelirdi. Öyle kilo ile falan değil tabi. Bir çomağın üzerine sarılmış kirazlardan oluşmuş mısır koçanı gibi bir şey. Alabilenler için canlara sefa. Arkasından da her evin bahçesinde mutlaka olan meyvelerde dut ve zerdali.
Yaz sıcak demekti, ama insanı canından bezdirmezdi. Galiba nem yoktu da ondan. Biz çocuklar, gençler, kasabanın can damarına dereye atardık kendimizi. Gün boyunca sularla sarmaş dolaş eritirdik zamanı.
Büyüklerin dere sefası ikindi namazı sonrası başlardı. Esnaf grup, grup bir araya gelerek fırına öğleden verilmiş güveçlerini alarak dere kenarlarına inerler, buz gibi soğuk su kaynayan eşmelerin başlarında kendilerine ziyafet çekerlerdi.
Kimse çok zengin değildi. Kimsenin zamanla yarışı da yoktu. Herkes güne erken başlar, hem çok çalışır, hem de hayata zaman ayırırdı.
Yaz sonlarına doğru üzümlerin bin bir çeşidi boy gösterir, ardından da bağ bozumu gelirdi. Hemen her mahalle de bulunan kalın bir ağaç gövdesinden oyulmuş oyuk biçiminde tekneler vardı. O tekneler de üzümler ezilir, şıralar sıkılırdı. Sonra pekmez kazanlarının geceler boyu süren neşeli ateşleri.
Su kabağından yapılmış kevgirlerle savrulan pekmezin rayihası. Saatlerce kaynatıldıktan sonra olgunlaşan pekmezin konu komşuya ikram edilecek olan köpüğünü yemek için belimizde kaşıklarımız, o parlak eylül mehtabında şen şakrak söylediğimiz şarkılar. Sonra hazan kendisini yavaş, yavaş hissettirir. Yazın bitiyor olması ile ilçemizde derin bir hüzün duygusu yaşardık.
Artık ne mahallelerde şıra tekneleri, nede geceler boyu kaynayan pekmez kazanları var. Asma kütüklerinin yerlerinde üç er beşer katlı evler yükseldi. Sarmaşık çitli serin bağ yollarının yerinde kara ve sıcak yüzüyle asfalt yollar var.
Çocukluğumun içinde geçtiği söğüt ve iğde ağaçlarının gölgesinde salına, salına akıp giden o dere, artık el sürülmeyecek kadar kirli. Su değirmenlerinin sesleri ve kokuları, ceviz ağaçlarının serin gölgeleri, dere boyunca uzanan bahçelerin büyülü dünyası, şimdi yalnızca hatıralarla var.
Artık o yazları bir daha yaşayamayacak olmanın, o güzellikleri geriye getirmenin imkansız olduğunu bilmenin derin ve tarifsiz acısını yaşıyorum.
Nallıhan’da eskiden tarla, bağ ve bahçesi geniş olan aileler bekar tutarlardı. (yıllık ücretli erkek hizmetli) Bu hizmetli yıl sonunda ya değiştirilir yada göreve devam ederdi.
Nallıhan’da o tarihlerde hemen hemen her ailede arazi ve ekonomik duruma göre at, merkep, inek, öküz bulunurdu. Evlerin avlularında veya bitişiğinde büyükçe kümesleri olurdu. Her evde buralarda horoz, tavuk, hindi ördek veya kaz beslenirdi.
Küçükbaş hayvanları yemlemek, sularını vermek, sabah ve akşam inekleri sağmak, sütlerini almak evdeki hanımların görevi idi. İçilecek süt kaynatılır, kalan sütten ise yağ ve yoğurt yapılırdı.
Bu suretle evin yumurta, yağ ve yoğurt gereksinimi karşılanırdı.
Bekar (erkek hizmetli) her sabah hava yağmurlu olmadığı hallerde, kar kıyamette dahi dağa oduna gider, odunu merkeplerle eve getirir, büyük avluda katar yapardı. Yaz aylarında ocakta, kış aylarında sobalarda bu odunlar yakılarak ısınılır, ocak veya kuzinelerle evin ekmek ve yemek ihtiyacı karşılanırdı.
Bağdan getirilen sepetler dolusu üzümlerin iyileri iple bağlanarak tavana asılır veya itina ile yere serilirdi. Pekmez için ayrılan üzümler salkımlar halinde pekmez olduğunda çiğnenerek şıra haline getirilirdi. Şıra akşamdan sabaha kadar kazanlarda bol ateşli ocaklarda kaynatılarak pekmez yapılırdı. Pekmezin kaynaması ile oluşan köpük ev halkı ve komşular tarafından zevkle yenilirdi.
Pekmez köpüğünü zevkle yiyen son çocuklardık belkide biz. Çocukken komşularda bir kaç kez tatmıştım. Tadı hala damağımda kaldı. Ayrıca bağdaki dut ağaçlarında yetişen dut çarşaflara silkelenerek, yine olukta suyu çıkarılır, aynı kazanlarda kaynatılarak dut pekmezi yapılırdı.
Nallıhan’da bekar olarak çalışanlar akşamdan sonra bekar evlerinde toplanırlar. Kaval çalarlar, oyun oynarlar ve geç vakitlere kadar eğlenirlerdi.
TANER DEMİR mail: tan1er1@hotmail.com Tel: 0 553 643 23 69
Mesut ŞENER nalıhan kitabından alıntı
BİNBAŞININ KIZININ NALLIHAN AŞKI