34,6466$% -0.02
36,5969€% 0.56
43,9136£% 0.7
2.933,98%0,09
4.930,00%-0,46
3363875฿%6.42108
06 Nisan 2014 Pazar
’Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur.’’M.Y
Ardından söylenecek,yazılacak,ağlanacak bir çok hatıra bırakıp giden Muhsin başkan’ın vefatının 5.sene-i devriyesini acımızı ilk günki gibi yaşayarak idrak ettik.Arkasından söylenecek,yazılacak gerçekten çok fazla şey bırakarak göçüp gitmişti Yazıcıoğlu.55 yıllık yaşamında yazının başında ifade ettiğimiz sözü gibi fırıldaklıktan,yalandan,yolsuzluktan uzak,tam bir anadolu insanı gibi yaşayıp ,yine dava adamlarına yaraşır şekilde davasının yolunda hakka yürümüştü.
Tarih 25 Mart 2009.. Türkiye yerel seçim arefesinde.. Parti liderleri şehir şehir gezerek partileri için propaganda yapıyorlar.Yazıcıoğlu Çağlayancerit mitinginde konuşmasını yapmış bu son mitinginde vatandaşa seçimlerin geçici münasebetlerinin kalıcı olduğunu hatırlatarak rakibinizle bile tokalaşacak kadar nezaket bırakın demişti.
Çağlayancerit’e geldiği,Yozgat-Yerköy mitingine gitmek üzere bindiği ve vefat ettiği helikopterin kiralanmasını ise şu sözlerle anlatmıştı:
‘’Biz devletten bir kuruş para almıyoruz.Çağlayancerite gelmek için helikopter tutalım dedik,arkadaşlarımız nafakalarından kesip tuttular.Biz bu şartlarda yarışıyoruz..’’
Ülke yerel seçim heyecanıyla çalkalanırken Kahramanmaraş’tan gelen haber buz gibi bir hava estirmeye başlamıştı.Muhsin Yazıcıoğlu’nun ve 6 kişinin içinde bulunduğu helikopter Keş dağları yakınlarında düşmüştü. Gündemde bomba etkisi yaratan bu haber ardında bir çok asparagas haberide beraberinde getirmiş,kimi gazetelerde Yazıcıoğlu’nun kurtulduğu haberi geçilmişti.Oysa devlet makamları aramaların sürdüğünü söylüyordu.Kazadan 3 gün sonra onu o çok sevdiği köylüler bulmuştu ..Devlet,asker,istihbarat aciz kalmış tabiri caizse uyumuş onun ebedi uykuya yatmasına sessiz kalmıştı.İha muhabiri İsmail Güneş defalarca 112 acil servisi aradığı halde yer tespiti yapılamamıştı.Devletin yapamadığını 17 gönüllü köylü yapmıştı,onun kar suyuyla yıkanmış naaşını karlar altında bulmuştu.Vefatının ardından 5 yıl geçmesine karşın henüz olayın varsa failleri, helikopterin düşüş sebebi ve merhumun ölüm sebebi ortaya konamamıştır.Bir çok neden ileri sürülmüş,basına helikopterin beynini söken askerlerin görüntüleri yansımıştı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gazeteciler ile sohbette sarf ettiği ”helikopterin beynini keçiler sökmedi ya” cümlesi olay üzerindeki şüpheyi ortaya koymaktaydı.
Çeşitli iddaalar ortaya atılmakla beraber dava henüz bir neticeye kavuşturulamadı.
Türk siyasi tarihinde anadolu ruhunu yansıtan işkencenin,sıkıntının türlüsünü çeken bu yiğit adam dava adamlarına yaraşır şekilde vefat etmişti. Zira dava adamı yatakta ölmezdi,ülküsünün peşinde, insanına bu kutlu davayı anlatmak için çıktığı yolda hakka yürümüştü. Naaşı Ankara’ya geldiğinde resmi rakamlara göre 700.000 kişi son yolculuğuna uğurlamak için yollara düşmüştü. Herkes ama herkes bu dava adamını uğurlamak için yollardaydı.80 döneminde mücadele ettiği solcusu,öğrencisi,genci,yaşlısı herkes onun için ağlıyordu.
Seçim zamanında fikri ayrılıktan dolayı birbirine kinle bakan siyasiler onun cenazesinde yanyana saf tutmuştu.Hiç kimse inanamıyordu vefatına,Ankara öz evladı için ayaktaydı,dillerde tekbir,kalplerde hüzün TBMM’den Kocatepe’ye yürüyordu.
Bir hayalim var diyordu,Adriyatik’ten Çin seddine kadar birleşmiş bir Türk dünyası hayal ediyorum.. Onun ömrü bu büyük birliği sağlamaya yetmemişti belki ancak arkasında tek yürek olup fatihalar okuyan gözyaşı döken bir millet bırakmıştı.
Ve arkasında namus borcunu ödeyemeyen bir devlet bırakmıştı ! Zira Bülent Arınç:Bu olayın yüzde yüz aydınlatılması bizim namus borcumuzdur. Bir kardeşimize olan vazifemizdir. diyerek bu borcu üzerlerine almıştı.
Bu ülkenin en sancılı zamanları olan 80 li yıllarda 7.5 yıl hapis yatan,türlü işkencelere maruz bırakılıp cunta rejiminin baskısı altında ezilmeye zorlanan bu koca yürekli adam hiç bir zaman davasından,mefkuresinden vazgeçmemişti.
Üşüyorum demişti o yıllarda Yazıcıoğlu.. Darbenin soğuk yüzü her vatandaşın olduğu gibi onunda yüreğini soğutmuştu. Tam 7.5 yıl hapishanede kalıp hakkında tüm suçlamalardan beraat edip özgürlüğüne kavuşmuştu. Geçen hapis yılları ona pek çok şey katmıştı. Dışarıda koskaca ülkeye sığamadığımız insanlarla ufacık hücrelere sığdık sözleriyle bu katkıyı dile getiriyordu. Artık mücadele siyasi arena da gerçekleşecekti. Bağlı olduğu hareketten koptuktan sonra bile duruşunu hiç değiştirmemiş,dik durmuş doğru yürümüş, bugünün Alperen gençliğine kalemin,fikrin kılıçtan keskin olduğunu öğretmişti.
Muhsin Yazıcıoğlu’nu 5. anma etkinliklerinde Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden bir çok insan Taceddin dergahına akın etti. Dergah’tan Kızılay meydanına kadar yapılan yürüyüşte tekbirler,hasret sloganları ta yürekten söylendi, dualar edildi. Kızılay’a yaklaşıldığında yolu kesen polis ekipleriyle konuşan Alperen ocakları Genel başkanı Serkan Tüzün ivedilikle yürüyüşün gerçekleşeceğini temin ettikten sonra grup Güvenpark yanında yaptığı basın açıklamasının ardından olaysız dağıldı.İnsanlarımıza protestonun nasıl yapılması gerektiğini anlatan bu insanlar hiç bir kötü söylem-slogan veya saldrıda bulunmadı. Görevli çevik kuvvet polisiyle yaptığım konuşmada memnuyetlerini ifade edip birde bu topluluk için hayır duada bulunması ülkem insanları adına ayrıca bir gurur kaynağı olmuştur.
Güzel ülkem son günlerde yine bir seçim sancısı geçirdi. Sert ithamların, kasetlerin,yolsuzluk,usülsüzlük iddaalarının olduğu bir ortamda yapılan bu seçimler yine tarafları hayli yıprattı. Yazıcıoğlu’nun vefatıda ifade ettiğim gibi yine bir seçim arefesinde vuku buldu.. Son mitinginde seçimlerin geçici münasebetlerinin kalıcı olduğunu hatırlatarak rakibinizle bile tokalaşacak kadar nezaket bırakın demişti.O, bugünleri görürcesine kullandığı ders niteliğindeki bu sözleriyle günümüzdeki siyasi kutuplaşmanın zararlarını ve üslubun nasıl olması gerektiğini işaret etmişti.
Vefatıyla milletimizi derin yasa boğan bu saf anadolu çocuğunun varsa ölümüne sebep olanların bir an önce bulunup yargılanmaları, devletin namusunun karlar altından alınıp makamına iade edilmesinin vicdani bir zorunluluk olduğunu belirtir, merhuma rahmetlerimi canı gönülden iletirim…
Safa AYDOĞDU
İnsanoğlunu eşref-i mahlukat olarak yaratan hazreti Allah bazı kavimleri aşırı tutumlarından dolayı lanetli kılmıştır. Tarihde bir çok örneği bulunan bu kavimlerden İsrailoğullarının günümüzde de zulmüne devam etmesi diğer geçmiş kavimlerden ayrı bir incelemeye tabi tutulmasını gerektirmektedir. Bahsi geçen kavim (İsrailoğulları) geçmişinde peygamber katliamları gerçekleştirmiş, yakın tarihdeki kuruluş sürecindede mazlum Filistin halkına karşı işgal,ambargo ve etnik temizlik gibi insanlık dışı bir tutum içine girmiştir. Hazret-i Allah’ın gönderdiği peygamberi şehit etmekten dahi geri durmayan bu kavim, öz yurdunda Filistin halkını azınlık durumuna düşürmüş, bütün semavi dinlerde kutsal sayılan Mescid-i Aksayı abluka altına alarak özellikle müslüman dünyasına karşı pasifikasyon politikası içerisinde hareket etmiştir.
Yahudiler özellikle 19.yüzyılın ikinci yarısında İsrail devletini kurmak için çalışmalara başladılar. Başta İngiltere olmak üzere diğer emperyalist güçler küfrün her zaman İslama karşı birleşmeye meyilli olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdiler. Tarih kadar eski olan İsrail devletini kurma hayali Osmanlı’mızın en zor zamanlarından olarak nitelendirebileceğimiz Sultan Abdülhamid zamanında ayyuka çıkmış, hatta zat-ı şahaneden Filistin arazisinden toprak talebinde bulunacak kadar küstahlaşmışlardır.
Osmanlı devleti zamanında faaliyetlerini gizliden yöneten bu Yahudi locaları taabiiyetin Osmanlı’dan çıkmasından sonra adeta öksüz kalan Filistin topraklarına karşı kitlesel göçler gerçekleştirerek bölge halkını zamanla azınlık haline getirmişlerdir. Günümüzde % 75 ‘lere kadar varan yahudi nufüs oranı ile bölgede demografik üstünlüğü ele geçirmiştir.
Hazret-i Allah bu peygamber katliamları yapan, üç büyük inanışın en büyük ibadethanesi sayılan mescidi amborga altına alan, bu ırk’ın özelliklerine Kuran-ı keriminde şu ifadelerde yer vermektedir : (Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık.İçlerinden inkar edenlere de acı bir azap hazırladık. )
Yakın zamanlarda ‘’Mavi Marmara baskını’’ olarak dünya siyasi literatürüne giren acı hadise bizlere İsrail’in bir terör devleti olduğu yargısını vermektedir. Amaçları sadece mazlum Filistin halkına insani yardım götürmek olan 560 vatandaşımız İsrail askerlerinin baskınına maruz kalmış, içlerinden 9 Türk aktivist hayata veda etmiştir.
İsrail o tarihten beri özür dilemek şöyle dursun küstahça yaptığı baskınının haklılığını savunmuştur. Elbetteki dilenen özür vefat eden vatandaşlarımızın yaşamlarını, Türkiye’nin sarsılan prestijini geri getirmeyecektir. Velhasıl öyle de olmuştur.
Bugün dünyada emperyalist güçlerin elinde oyuncak haline gelen BM mazluma yapılan zulmü kınamaktan öte bir faaliyet gösterememiş, İsrailin Filistine, ABD nin Afganistana Irak’a, yaptıklarını seyrederek, islam düşmanlığı kardeşliğinin günümüzdeki ve geçmişteki en iyi(!) örneği olmuştur. Tarihinde Theodor Herlz,Ariel Şaron gibi kan emici yöneticilere sahip olan İsrail devleti asırlarca müslüman yurdu olan Filistin’i zapt etmiş, bölge müslümanlarının yaşamını Gazze şeridi ile sınırlı kılıp onları sindirerek kendisini ortadoğunun tek hakimi(!) ilan etmekle son derece adi bir tutum segilemiştir.
Evvelki yazıda da belirttiğim üzere İslam dünyası dağılıp parçalanmış, harici düşmanlarına nefesi yetemez olmuştur.
Ancak dünya’daki emperyalist güçler her fırsatta ortak bir tutum izleyerek her zaman İslamın ve müslümanların karşısında olmuşlardır. Bu yargıya ABD’nin, İsrail’in,İngiltere’nin belli uydurma sebeplerle müslüman memleketlere işgal amacıyla girmeleri ve ağır tahribatlarla o memleketleri tarumar etmeleri sonucu, amacı dünya barışı sağlamak olan kuruluşların dilsiz şeytan kesilmeleri örnek olarak gösterilebilir.
Son olarak sırf menfaat çatışmasından dolayı birbirine ağır beddualar ederek hasmının kahrolmasını isteyen, müslüman olduğu halde birliklerinin bozulmasını arzu eden insanların aynı bedduaları bu emperyalist güçler için yapmaları, hiç değilse müslüman kardeşleri için dualarını eksik etmemeleri temenni olunur.
SEFA AYDOĞDU