DOLAR

34,4251$% 0.26

EURO

36,3887% 0.41

STERLİN

43,6433£% 0.11

GRAM ALTIN

2.837,25%0,12

ÇEYREK ALTIN

4.821,00%-0,25

BİTCOİN

3025972฿%-2.66072

a
KARAMAN HABER
KARAMAN HABER

Eskişehir’de gezilecek yerler, Nereli gezmeyelim?

ESKİŞEHİR (Haberler.com) – Eskişehir900.000 bine yaklaşan nüfusu ve Eskişehir Teknik Üniversitesi, Osmangazi Üniversitesive Anadolu Üniversitesinin varlığıyla adını öğrenci şehri olarak duyurmuştur. Gerek öğrencilerin sosyal aktiviteleri ile gerek tarihi ve doğal güzellikleriyle gezi severlerin uğrak noktası olmuştur. Bu nedenle internette çokça – Eskişehir’de gezilecek yerler, Eskişehir’de doğal ve tarihi gezilecek yerler nerelerdir?- gibi sorular araştırılmaktadır. Biz de bu yazımızda sizlere Eskişehir’i gezmenizde yardımcı olacak bilgiler vermeye çalışacağız. İşte, detaylar.

ESKİŞEHİR’DE GEZİLECEK YERLER
1- ODUNPAZARI

Şehrin ilk yerleşim yeridir. Eskişehir kent merkezinde yer alır ve diğer ilçelere göre yükseltisi daha fazladır. Bir rivayete göre Eskişehir’e yerleşmeyi düşünen ilk halk Odunpazarı ve şimdiki Porsuk Çayı’nın olduğu bölgeye birer koyun ciğeri asarlar. Hangisi çok dayanırsa orayı yerleşim bölgesi seçeceklerdir. Odunpazarı’na asılan ciğer daha geç bozulur ve ilk yerleşim burada oluşur.

Odunpazarı’nın tarihî kent merkezi, UNESCO tarafından 2012’de Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edildi. 2019 yılında ise Japon mimar Kengo Kuma’nın tasarladığı Odunpazarı Modern Müze açılmıştır. Bununla birlikte Türkiye’de kurulacak ilk “Kedi Müzesi” için de hazırlıklar başlamıştır.

İlçe sınırları içerisinde tarihî bina ve külliyeler mevcuttur. Bu binalardan bazıları Atatürk Lisesi, Kurşunlu Külliyesi, Yeşilefendi Osmanlı Evi Müzesi, Tayfun Talipoğlu Daktilo Müzesi, Atatürk Müzesi ve Odunpazarı Modern Müze’dir.

2- SİVRİHİSAR ( NASREDDİN HOCA MAHALLESİ)

Nasreddin Hoca Mahallesi, Eskişehir’e 115km uzaklıktadır. Sivrihisar Belediyesine 19km uzaklıktadır. Eskişehir-Ankara Karayoluna 8 km uzaklıktadır.

Türk-İslam Kültürü filozoflarından, büyük bilge ve gülmece ustası Nasreddin Hoca, 1208 yılında Eskişehir’in Sivrihisar İlçesine bağlı Hortu Köyünde, şimdiki adı Nasreddin Hoca Mahallesinde dünyaya gelmiştir. İlköğrenimini, din görevlisi olan babasından alan Nasreddin Hoca daha sonraları Sivrihisar ve Konya Medreselerinde öğrenimine devan etmiştir. Kendi köyünde ve Sivrihisar’da imamlık ve vaizlik görevlerinde bulunmasının ardından ilim tahsilini tamamlamak üzere Akşehir’e gitmiştir. Burada Seyyid Mahmut Hayrani, Seyyid Hacı İbrahim Veli gibi devrinin tanınmış bilgin ve arif kişilerinden dersler almıştır.

Öğrenimin tamamlamasının ardından bir süre Akşehir’de ikamet etmiş daha sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hocalık, katiplik, müderrislik, kadılık ve mahkemelerde bilirkişilik yapmıştır.

Nasreddin Hoca milli kültürümüze mal olmuş bir halk filozofudur. Türk Dünyasında, İslam aleminde bilinir ve sevilir. Azerbaycan’da Molla Nasreddin, Kazakistan’da Koja Nasreddin ve Özbekistan’da Nasreddin Efendi olarak anılır.

Fıkralarının tamamında sağlam bir dünya görüşü olan Nasreddin Hoca, efsaneleşmiş bir halk insanıdır. Yıkıcı değil yapıcıdır. İnsanı önce güldürür, sonra düşündürür. Her sözünde bir hikmet vardır. Günlük hayatın her safhası onun fıkralarında yer alır. Nasreddin Hoca, Türk milletinin mizah anlayışının ve zekasının sembolüdür.

Fatih’in hocası ve İstanbul’un ilk kadısı Sivrihisarlı Hızır Bey, Nasreddin Hoca’nın torunudur. Nasreddin Hoca’nın günümüzdeki fıkralarında Ömer isimli bir oğlundan da bahsedilmektedir. Ancak Sivrihisar Ulu Cami avlusunda yapılan kazı çalışmalarında bulunan taş mezar sandukanın önceleri Nasreddin Hoca’nın oğlu Ömer’e ait olduğu düşünülmüş akabinde Taş Sandukanın bilimsel Doç. Dr. Mehmet Mahur Tulum’un bilimsel incelemeleri ve fiolojik çalışmalar sonucunda üzerindeki yazılardan sandukanın Nasreddin Hoca’ya ait olduğu anlaşılmıştır.

2003 yılında Ankara Salnamesinden yola çıkılarak Nasreddin Hoca’nın kızının mezarının Sivrihisar’ın eski giriş yolu olan Kumlu Yol üzerinde bulunan Tarihi Seydiler Hamamı’nın yanında olduğu tespit edilerek, Prof. Dr. Erol Altınsapan başkanlığında ki heyet tarafından 3 aylık kazı neticesinde kemiklerine rastlanmıştır. Uzmanların incelemeleri sonucunda kemiklerin o tarihlerde olduğu belirlenerek, belgelenmiştir. Doç. Dr. Mehmet Mahur tarafından mezar taşı tekrar okunan Nasreddin Hoca’nın kızının adı Hatun olarak tespit edilmiştir. Ayrıca Nasreddin Hoca’nın tam adının da Nasrüddin Hoca Nusrat olduğu incelemelerde ortay çıkmıştır. Bir kısmı kırık olan mezar taşı, kızı Hatun ‘un mezar taşının tam olarak okunmasıyla tespit edilmiştir. Hoca’nın adına dahil olan Nusrat kızının taşında da yer alıyor. Hoca’nın babasının adı da ŞemsüddinBaba olarak okunmuştur.

Yazıya geçirilmiş ilk Nasreddin Hoca hikayesi 1480 tarihli Sauk’un hayatını anlatan Ebu’l Hayr Rumi’nin Saltuknamesinde bulunur. ‘Saltukname’, Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’ın şehzadeliği esnasında verdiği talimat üzerine Ebu’l HayrRumi tarafından yedi senelik bir çalışma sonucunda Türk Sözlü geleneğinden toplanarak 1480 yılında tamamlanmış ve kitaplaştırılmıştır. Nasreddin Hoca hakkında yazılan ilk kitapta (Hikayat-i Kitab-ı Nasreddin) 43 fıkra varken, 1676 da yazılan kitapta 112, 1822 de 160, 1958 de ise 445 Nasreddin Hoca fıkrası tespit edilmiştir.

Unesco, 1996 yılını Nasreddin Hoca Yılı olarak ilan etti. Çeşitli etkinlikler, özel yayım ya da dergilerin özel sayılarıyla kutlanan yıl kapsamında, ülkemizde sempozyumlar düzenlendi. Sivrihisar, Nasreddin Hoca’nın hem doğumuna hem de ölümüne tanıklık eden topraklar olması bakımından önemlidir. Sivrihisar’da Hoca’mızın Eskişehir’le bağını gösteren evinin dışında, son yapılan kazılarda mezarı da bulunmuştur.

Her yıl 3-10 Haziran arası Nasreddin Hoca Şenlikleri düzenlenmektedir.

3- PORSUK ÇAYI

Yapılan ıslah çalışmalarından sonra şehrin cazibe merkezi konumuna gelmiştir. Porsuk çayının etrafında dizili restaurant ve cafelerde güzel bir gün geçirebilirsiniz.

4- MİDAS ANTİK KENTİ

Midas Anıtı ya da diğer adıyla Yazılı Kaya Frig kaya fasadlarının en görkemli örneğidir. Midas şehri platosunun kuzeydoğu eteğinde, öne doğru çıkıntı yapan kaya kütlesi üzerinde yer alır. İlk olarak 1800 yılında W. M. Leake ve arkadaşları tarafından incelenerek kabataslak çizimi yapılmıştır. G. Koehler’e ait bu çizim, birçok hata ve eksikliklerine rağmen, Frig fasadlarının genel görünüşü hakkında fikir veren ilk çizim olması nedeniyle özel bir yere sahiptir. 1834’de Ch. Texier, anıtı inceleyerek gravürünü yapmıştır. Bu, anıtın aslına uygun ve tüm görkemini yansıtan ilk ve tek gravürdür.

Anıtın sol üst kısmında, düzleştirilmiş ana kaya üzerindeki Frigce yazıtta geçen Midai kelimesinden dolayı anıta bu ad verilmiştir. Yöre halkı ise üzerindeki yazıtlar nedeni ile anıtı, Yazılı kaya olarak adlandırmıştır. Günümüzde her iki isim de kullanılır. Doğuya bakan anıt 17m yüksekliğinde, 16.5m genişliğindedir. Yerden yüksekliği, 1.20-1.80 m’dir. Tepe akroteri karşılıklı iki daire parçasından oluşur. Alınlık ve cephe duvarı geometrik motiflerden oluşan zengin bir bezeme ile süslüdür. Anıt’ın merkezinde kapıyı simgeleyen büyük bir niş yer alır. Burası dinî törenler sırasında içine tanrıça Matar’ın heykelinin yerleştirildiği en kutsal bölümdür.

Midas Anıtı’nın üzerinde ne yazıyor?

Anıtın üzerinde Frigce yazıtlar vardır. Birinci yazıt, anıtın sol üst kısmında, düzleştirilmiş ana kaya üzerine kazınmıştır. 11m uzunluğundadır. Burada Kral Midas’ın ismi okunmaktadır. İkinci yazıt, sağ yan çerçeve üzerindedir. Bezeme ile çerçeve kenarı arasında kalan boşluğa yanlamasına soldan sağa doğru yazılmıştır. 4.75m uzunluğundadır. Baba sözcüğü ilginçtir. Okunabilmekle birlikte anlamları kesin olarak çözülemeyen bu yazıtlardan birincisi konum itibarıyla anıtın tümü ile ilgilidir. İkincisi ise daha özeldir. Ayrıca, nişi çevreleyen ikinci çerçevenin her iki yanında ve nişin sağındaki bezemenin alt kısmında çıplak gözle güçlükle seçilebilen birkaç Frigce kelime vardır. Bunlar oldukça kaba ve yüzeysel olarak kazınmıştır. Bunlarda Ana Tanrıça Matar’ın adının geçmesi önemlidir.

Anıtın solundaki nişin içinde bulunan yazıt, nişin sol duvarından başlar, arka duvarı ve sağ duvarı üzerinde devam eder. 4.45m uzunluğundadır. 1936 ve 1937 yıllarında, anıtın önünde arkeolojik kazılar yapılmıştır. Ana kayanın üzerinde yer yer 3 m kalınlığa ulaşan dolgu toprağın altından kuzeye doğru meyilli bir avlu (17mx19m), hemen güneyinde sütunlu bir galeriye ait ana kayaya oyulmuş düzgün bir taban ile 4 adet sütun kaidesi gün ışığına çıkartılmıştır Doğu-batı doğrultusunda uzanan galeri, batı yönde büyük nişle sınırlanmaktadır. Araştırmacılar burada bir anıtsal fasad, üzeri açık bir avlu ve bir sütunlu galeriden meydana gelen, Ana Tanrıça Matar’a adanmış büyük bir açık hava kült kompleksi bulunduğu görüşünde birleşmektedir.

Birinci Yazıt

Alınlığın sol üst kısmında, düzleştirilmiş ana kaya üzerinde yer almaktadır. Alınlığın sol köşe hizasından başlayarak akrotlere doğru kavisli bir şekilde soldan sağa doğru yazılmıştır. 11m uzunluğundadır. Harf boyları 0.45m- 0.40 m’dir. Yazıtta Ates ve Midai sözcükleri de görülmektedir.

İkinci Yazıt

Anıtın sağ yan çerçevesi üzerindedir. Soldan sağa doğru yazılmıştır. 4.75m uzunluğundadır. Harf boyları 0.25 m’dir.

Üçüncü Yazıt

Anıtın solundaki nişin içinde bulunan yazıt, nişin sol duvarından başlar, arka duvarı ve sağ duvarı üzerinde devam eder. 4.45 m uzunluğundadır. Harf boyları 0.40- 0.45 m’dir.

5- KURŞUNLU CAMİİ KÜLLİYESİ

Kurşunlu Cami ve Külliyesi Odunpazarı semtinde yer almaktadır. Tarihi Odunpazarı Evleri’nin yanında bulunan külliye ve tarihi evler adeta birbirini tamamlar ve sizi geçmişe götürecek bir yolculuğa çıkartır.

Kurşunlu Külliyesi, 16. yüzyıl Osmanlı dönemine ait bir eserdir. Osmanlı Devleti vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa tarafından 1517 yılında yapılmıştır. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde bulunan vakıf kaydına göre, Büyük Kervansaray hariç, Külliye içinde bulunan binaların tamamı vezir Çoban Mustafa Paşa tarafından 1517-1525 yılları arasında inşa ettirilmiş ve muhtemelen 1525 yılında tamamlanmıştır. Kurşunlu Külliyesi’nin mimarı muhtemelen, Mimar Sinan’dan önce mimarbaşı olan, Acem Ali’dir. Gerçek adı Alaeddin Ali Bey olan Acem Ali (Acem Alisi ya da Esir Ali diye de bilinir) klasik Osmanlı mimarlığında adı bilinen ilk mimarbaşıdır (1519-1537).

Külliye; cami, şadırvan, zaviye (küçük tekke), talimhane, harem, imaret, Mevlevi şeyhlerine ait türbe ve iki kervansaraydan oluşmaktadır.

İMARET; Vakfiyede bildirilen ambar, yemek salonu ve mutfaktan dolayı bu birim karşısındaki kubbeli aşhane ile birlikte yemekhane yapısı olduğu belirtiliyor. Yapı, giriş bölümünden sonra enlemesine atılmış dört sivri kemerle desteklenen tonozla örtülüdür.

AŞEVİ;İmaretin mutfağı olabilecek batı girişinin kuzeyindedir. Batı duvarında, ocak nişinin bulunduğu noktada anıtsal tutulan bacasıyla ve halkın verdiği bilgiye göre 19. yüzyılın sonlarından itibaren saat kulesi olarak 1960’lara kadar kullanılmıştır.

KERVANSARAY; günümüzde nikâh salonu olarak kullanılıyor. Ayrıca; Sıcak Cam Üfleme Atölyesi ve Cam Sanatları Merkezi bulunmaktadır. Bu kısım Uluslararası Odunpazarı Cam Festivali ve birçok etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır.

CAMİ; Cami’nin kubbesi kurşunla kaplı olduğundan Kurşunlu Camii adını almıştır. Kubbe içi kalem işleriyle süslüdür. Cami, kare planlı kubbeyle örtülü, beş bölümlü, son cemaat yeri bulunan ve Külliye’de kitabeye sahip tek yapıdır. Kesme taş malzemeyle yapılmış caminin son cemaat yerinde bulunan sütunlar ve başlıklarında mermer kullanılmıştır. Klasik Dönem özelliği olan sivri kemer ve mukarnaslı sütun başlıkları da görülür.

SIBYAN MEKTEBİ; Revaklı ve tek mekânlıdır. Biri giriş kısmı, diğeri kapalı kısım olmak üzere kubbeyle örtülü iki mekân bulunmaktadır. Taş ve tuğlayla oluşturulan almaşık teknikte yapılmıştır. Bizans dönemine ait devşirme malzemeler de görülür. Günümüzde Nisan 2010 tarihinden itibaren kütüphane olarak kullanılıyor.

MEDRESE(HANİK H); Medrese, hanikâh ve Mevlevisitanesi olarak da adlandırılır. L biçimindeki kubbeli mekâna ve hücrelere, kubbeli mekânın önünde bulunan merdivenlerden ulaşılır. Yenilemelerle, avluya bakan kuzey cephe boyunca revak, destek ve örtü elemanlarıyla yeniden inşa edilmiştir. Semahane olarak kullanılan bölümünde kuzey cephesi sivri kemeri bir eyvan niteliğine büründürülmüştür. Mekân, günümüzde dünyada açılan ilk Lületaşı Müzesi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca Osmanlı döneminde eğitim görenlerin konaklama olarak kullandıkları odalar bugün atölyeye dönüştürülmüştür.

TABHANE; Hanikâh ile aynı düzlemde Cami’ye paralel olarak gelişen ve vakfiyede yer alan misafir odaları için en uygun yer olarak

düşünülebilir. Bu mekânın Mevlevihane’nin harem kısmı olarak kullanıldığı da ileri sürülür. Birbirine eş büyüklükte dört kubbeli mekân ve önünde bulunan revakla, hanikâhla görsel bir bütünlük meydana getirir.

6- TÜRASAŞ DEVRİM ARABALARI MÜZESİ

Eskişehir’in Tepebaşı ilçesinde yer alan bir ulaşım müzesidir. Müze, 3 Mart 2018 tarihinde Tülomsaş Müzesi adıyla kurulmuştur.

Müzede sergilenen bazı araçlar:

Devrim: 1961 yılında üretilen ilk Türk otomobili. Seri üretime hiç geçemedi. Yalnızca iki adet prototipi olup bunlardan biri Ankara’da sergilenmektedir.

K2200: TÜLOMSAŞ tarafından üretilen dar hat açıklı lokomotif.

Karakurt: 1961 yılında üretilen ilk Türk lokomotifi. TCDD tarafından 15 yıl boyunca kullanıldı.

7- SAZOVA PARKI

Eskişehir Bilim Sanat ve Kültür Parkı, Eskişehir’in Sazova Mahallesi’nde 400 bin metrekare üzerine kurulu park. Eskişehir şehir merkezine araba ile ortalama 15 dakika uzaklıktadır.

İlk kez Ekim 2008’de Ramazan Bayramı süresince tamamlanmadan ziyarete açılmıştır. Parkta Nuh’un Gemisi’nin yanı sıra 25 bin metrekarelik bir gölet, park çevresinde dolaşan buharlı mini tren, çocuk oyun alanları, hayvanat bahçesi, bilim ve deney müzesi, konser alanları, amfi tiyatro bulunmaktadır.

Daha çok çocuklar için tercih edilen parkın tam adı Eskişehir Sazova Bilim Sanat ve Kültür Parkı’dır. Hayvanat Bahçesinden akvaryuma, masal şatosundan korsan gemisine kadar birçok turistik aktiviteyi bu park içerisinde bulabilirsiniz.

8 – YILMAZ BÜYÜKERŞEN BALMUMU HEYKELLER MÜZESİ

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in, Eskişehir’e, kazandırdığı ve Dünyanın pek çok ülkesinde bulunan “Madam Tussaud” Müzesi’nin Türkiye’deki ilk örneği olan “Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi”nde, Yılmaz Büyükerşen’in Büyükşehir Belediyesi’ne bağışladığı, tarihi kişiler ile yerli ve yabancı ünlü 200 kişinin heykeli yer almaktadır.

Müzede, Atatürk’ün çeşitli dönemlerini yansıtan heykelleri, Atatürk’ün ailesinin yanı sıra yerli ve yabancı devlet adamlarının, sanatçıların, medya mensuplarının ve sporcuların canlı hissi veren heykelleri, değişik dekorlar önünde sergilenmektedir. Müzede aynı zamanda Eskişehir’in ve Türkiye’nin tarihinden kesitlere de yer verilmiştir.

Zaman içinde Eskişehir’e gelecek olan ünlü kişilerin ölçüleri alınıp, özel fotoğrafları çekilerek yapılacak olan balmumu heykelleri de müzedeki yerini alacaktır.

Müzeyi ziyaret edenler profesyonel fotoğraf ekibimize balmumu heykellerle birlikte fotoğraflarını çektirebilmektedirler.

Müzenin gelirleri bağış şartı gereğince kız çocukları ile engelli çocukların eğitimi için kullanılacak.

BALMUMU HEYKELLER HAKKINDA

Balmumu, canlı görünümlü heykeller yapmaya son derece uygun bir malzemedir. Balmumundan yapılmış heykellerden oluşan ilk müze, Londra’da 1835 yılında açılan Madam Tussauds Müzesidir.

Madam Tussauds Müzesi, ziyaretçilerin tarihi ve popüler kişilerle temas kurması konusunda balmumu heykellerin ne kadar başarılı olduklarını gösterdikten sonra, hızla yaygınlaştı. Dünyanın pek çok yerinde balmumu heykellerden oluşan müzeler açıldı.

Türkiye’de türünün ilk örneği olan Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi, 2013 yılında, bizzat Yılmaz Büyükerşen’in yıllar boyunca yaptığı heykellerle açıldı.

Yılmaz Büyükerşen, bu müzede sergilenen balmumu heykellerden önce, Anıtkabir’de, Samsun’da , İnebolu’da, İzmir’de, Harp Akademilerinde ve Deniz Harp Okulunda sergilenen balmumu Atatürk heykellerini de yapmıştır.

9- KENTPARK

Kent Park, Eskişehir’de Otogar ile Gökmeydan mahallesi arasında kalan ve Porsuk Çayı boyunca uzanan, yaklaşık 270 bin metrekarelik park.

Parkta 20 bin metrekarelik bir gölet, gölet içinde bir ada, lokantalar ve kafeler, gül bahçeleri, çocuk oyun alanları, spor sahaları, botanik kafeler gibi pek çok sosyal tesis yer almaktadır.

10- ESKİŞEHİR ARKEOLOJİ MÜZESİ

Eskişehir Arkeoloji Müzesi, Eskişehir’de eski adı ile Hasan Polatkan Bulvarı, yeni adı ile Atatürk Bulvarı’nda bulunan müze.

Müzenin temeli 1945 yılında çevreden derlenen eserlerin Eskişehir Alaaddin Camii’nde depolanmasına dayanır. Daha sonra 1966 yılında Odunpazarı’nda bulunan Kurşunlu Külliyesi’ne taşınmıştır. Müzenin şimdiki yerine taşınması ise, 1974 yılında gerçekleşmiştir. Müzede 18 bine yakın eser bulunmaktadır.

Müze binası üç salondan oluşmaktadır:

1.Salon: Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit ve Frig çağlarına ait hayvan ve bitki fosilleri bulunur.(Demircihöyük kazısından)

2.Salon: Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerinden eserler ile Antik ve İslâmi devirlere ait sikkeler.(Alpu Bucağı Kocakızlar Tümülüsü’nden ve Sivrihisar İlçesi Ballıhisar Köyü, Pessinus Kazıları)

3.Salon: Taş eserler sergilenir. Bunlar, Roma ve Bizans dönemlerinden mermer adak heykelcikleri, heykeller, lahitler, Şarhöyük (Dorylaeum) Roma Çağı yer mozaikleri ve Babadat kazısı buluntuları.

Ayrıca müzede, yöresel giysiler ile birlikte etnoğrafik malzemelerin sergilendiği bir etnoğrafya bölümün ile mermer heykel, pişmiş toprak küp gibi parçaların sergilendiği bir bahçe de bulunmaktadır.

11- ESKİŞEHİR HAYVANAT BAHÇESİ

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi Eskişehir’de merkez Tepebaşı ilçesinde bulunan Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı içinde yer alan bir hayvanat bahçesidir. Eti firmasınca desteklenen hayvanat bahçesi 2017 yılı Mayıs ayında hizmete açılmıştır.

Hayvanat Bahçesinin toplam genişliği 58 dekardır. Girişteki kapalı bölüm Büyükşehir Belediyesi Eti Su Altı Dünyası adıyla bilinen büyük bir akvaryum binasıdır. Bu bölümde 123 tür su altı canlısı vardır. Akvaryumun yanında da Tropik Merkez adıyla bilinen ve sıcak bölge kuş, sürüngen ve amfibilerinin sergilendiği bir kapalı bölüm bulunmaktadır. Hayvanat bahçesindeki kara hayvanları tür sayısı ise 120 dir. Kara hayvanları genellikle düşük gerilimli elektrik telleriyle korunan çitler arkasındadırlar.

12- ULUS ANITI

Eskişehir ulus anıtı, İsmet İnönü Caddesi, İstasyon Kavşağı’nda bulunan anıt.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından, yaptırılan anıttır. 9 Mart 2019 tarihinde Yılmaz Büyükerşen tarafından açılışı yapılmıştır. Anıtın bulunduğu meydana, 2021 Şubat ayı belediye meclis toplantısında alınan karar gereği, Ulus Meydanı adı verilmiştir.

13- GÜRLEYİK ÇAĞLAYANI

Gürleyik Çağlayanı Eskişehir ilinin Mihalıçcık ilçesinde yer alan bir çağlayan ve piknik alanıdır.

Piknik alanı Gürleyik köyünün güneyinde ve 39°59’17¨K 31°20’27¨D koordinatlarında yer alır. Mihalıçcık’a 27, Eskişehir’e 118 kilometre uzaklıktadır. Ankara’dan Nallıhan’a giden D-140 devlet kara yolu ve oradan da Yunus Emre türbesine giden il yolu ile ulaşılır.Bölge koruma altında olup, giriş ücrete tabidir. Çağlayan yüksekliği 4-5 metre olup, oluşan gölde yüzme imkânı da vardır.

Nallıhanhaber.com size daha iyi hizmet sunabilmek için İhlas Haber Ajansı ve Anadolu Ajansı abonesidir. 
0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Eskişehirli Ayşe nineden Mehmetçik’e çorap

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0