34,3498$% -0.1
36,6566€% -0.53
44,2785£% -0.35
2.940,48%-0,93
4.950,00%-0,81
2823942฿%3.08339
Geleneksel Türk giyim ile el sanatlarını araştırarak yaşatmayı ve geliştirmeyi hedefleyen Ankara Olgunlaşma Enstitüsü, ürettiği başkent temalı ürünlerle kentin kültürel geçmişini bugüne ve geleceğe aktarıyor.
Ankara Olgunlaşma Enstitüsünün giyim, el sanatı, kuyumculuk, grafik, seramik ve cam alanlarındaki Ankara temalı eserleri, başkentin antik dönemlerden bugüne uzanan yolculuğunda simgeleşen ürün ile figürleri sanat ve modayla gündelik hayata taşıyor.
Bu eserler arasında geleneksel Ankara evlerinin resmedildiği fularlar, camdan üretilen Hitit geyiği, kentin geleneksel dokuması sof kumaşı ve dünyada yalnızca Gölbaşı ilçesinde yetişen endemik bir tür olan sevgi çiçeği tasarımları en çok beğenilen ve öne çıkan ürünler oldu.
Enstitüde sanat tasarımı öğretmenliği yapan ve geleneksel Ankara ev ile sokaklarını pentür tekniğiyle fular üzerine resmeden Bahtinur Çelik, tarihi fotoğraflardan yola çıkarak bu çalışmaya başladığını söyledi.
– “Satış ve koleksiyon için üretiyoruz”
İpek kumaşı, gutta tekniğini kendisinin bulduğu farklı bir yöntemle kullanarak boyadığını aktaran Çelik, böylece daha bütünsel ve hoş görünen bir sonuç elde ettiğini, ayrıca benzer bir çalışmayı kravatlara da uygulayacağını belirtti.
Çelik, enstitüde gelenekten geleceğe uzanan eserler üretmek için Ar-Ge çalışmaları ve uygulamaları yaptıklarını dile getirerek, “Kadınların en sevdiği fular, kıyafet, kumaş üzerine uygulayabileceğimiz tüm çalışmaları okulumuzda yapmaktayız. Bununla ilgili talep de var. Siparişler alıyoruz, çünkü satışa yönelik çalışmalar yapıyoruz. Satışın dışında koleksiyon için çalışıyoruz.” dedi.
Ankara’ya has figürlerin yer aldığı ürünlerin en çok satılanlar arasında bulunduğu bildiren Çelik, geliştirdiği yöntemleri moda tasarımı alanında çalışan gençlere aktarmak ve onlara fikir vermek istediğini kaydetti.
Enstitünün El Sanatları Alan Şefi Didem Özkorucuklu da Ankara sofunun üretimi için 3 yıl boyunca kurumsal olarak çalıştıklarını belirterek bu kumaş türünün en son 19. yüzyılda Ankara’da üretildiğini söyledi.
Ankara sofunun, günümüze ulaşabilen 8 örneğinden 5’inin Etnografya, 3’ünün ise İstanbul’daki Sadberk Hanım Müzesi’nde bulunduğunu aktaran Özkorucuklu, “Kumaşın kendine ait özel sırları var, bugün üretiminin olmamasının sebeplerinden biri de bu sırların unutulmuş olması.” dedi.
– “Gerçek sofa en yakın kumaşı dokuyoruz”
Ankara keçisinin tiftiğinden üretilen sofun, nanoteknolojik bir kumaş olduğunu ve yazın serin, kışın sıcak tuttuğunu belirten Özkorucuklu, “O yüzden padişahlar bu kumaşı çok fazla kullanmışlar o dönemde. Örneğin Yavuz Sultan Selim, softan başka hiçbir kumaşı kullanmamış. Hatta yeşil sof kullanmış yeşil rengini çok sevdiği için. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde de saray kumaşı şeklinde bahsedilir bu dokumadan.” diye konuştu.
Özkorucuklu, tiftik kumaşların her bölge ve atölyede üretilebileceğini ancak bunların sof kumaşı kabul edilemeyeceğini dile getirerek, şöyle konuştu:
“Bir kere atkısı ve çözgüsü tiftik olmak zorunda, ikincisi atkı ve çözgüdeki tiftik ipinde asla hiçbir karışım olmamalı. Ayrıca kumaş dokuma işlemini bitirdikten sonra, sırlama işlemi dediğimiz, kumaşın yumuşatılması gerekiyor. Bu işlemleri mümkün olduğunca geleneksel yöntemlerle yapıyoruz. Sof dokumacılığına ilişkin bilgilerimizi araştırmacıların yaptığı analizler ile Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde yer alan ifadelere borçluyuz. Örneğin Seyahatname’de sofun üzerinde çok güzel desenler bulunduğu anlatılır. Bu desenler kumaşın sırlanması sonrası üzerinde çıkan harelerdir. Biz gerçek sofa en yakın kumaşı dokuyan tek kurumuz.”
Sofun dayanıklı ve su geçirmeyen bir kumaş olduğunu, bu nedenle eski dönemlerde giyim ve ev tekstilinin yanı sıra dış alanlarda hatta gemi yelkenlerinde kullanıldığını söyleyen Özkorucuklu, “21. yüzyıldayız ve tekrar bu tarihi uyandırmaya çalışıyoruz. O yüzden emek isteyen ve meşakkatli bir yolda yürüyoruz.” diye konuştu.
– “Güncel tasarımlarla gelecek kuşaklara eski kültürü anlatmak için çabalıyoruz”
Ankara Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü İlknur Koçbıyık, “Ankara” ve “renk renk Anadolu” temasıyla güncel tasarımlar yaparak gelecek kuşaklara eski kültürü anlatmak ve onların üzerlerinde bu kıyafetleri görmek için çabaladıklarını kaydetti.
Enstitüdeki 82 öğretmen, 61 usta öğreticiyle 7 dalda eğitim verdiklerini ve 13 atölyede üretim faaliyeti yaptıklarını aktaran Koçbıyık, “Ayrıca hazırladığımız koleksiyonları, sergi ürünlerini yurt içi ve dışında, uluslararası platformlarda hem sergiliyoruz hem defilelere çıkarıyoruz. Türk kültürünü tanıtmak için bu şekilde etkinliklerimiz oluyor.” ifadesini kullandı.
Koçbıyık, enstitüdeki satış odasında ürünlerini müşteriyle buluşturmanın yanı sıra sergilediklerini dile getirerek şunları kaydetti:
“Birçok kurumumuz hediyelik ürünlerde bizi tercih ediyor. Çünkü her biri el sanatı, el emeği, göz nuru ürünler. O nedenle tercih ediliyoruz. Burada gördüğünüz ürünler Türk işi, çok fazla dışarıda bulabileceğiniz tasarımlar değil. O nedenle biz bunu hem yaşatıp hem de satışını yaparak ürün haline dönüştürmüş oluyoruz.”
Enstitü Müdürü İlknur Koçbıyık, üretmeye başladıkları sof kumaşından elde edilecek ürünleri koleksiyon haline getirip bu kumaşın kullanımın alanını yaygınlaştırmayı hedeflediklerini de sözlerine ekledi.
Ankaralılar kış meyvesi olarak neyi tercih etti