ŞABAN İLE VEYSEL
Bizim çocukluk yıllarımız da şirin Nallıhan’ımızın çarşısında meczuplar vardı. Meczup diyorum çünkü deli sözünü onlara yakıştıramam. Aslın da Deli , Anadolu’da mert, delikanlı, doğrusunu sakınmadan söyleyen kişilere denir.
meczuplar yeryüzünün adaletsizlik ve zulmüne tahammül edemeyerek rahatsızlanan hassas kişileridir. İşte o yıllarda Nallıhan Çarşısının bu sevimli ve renkli kişilikleri de namı değer Şaban ile Veyseldir.
Şaban, Nallıhan Merkez Nasuh paşa camisinin şadırvana inen şimdiki merdivenlerin altındaki türbede yatardı. Kimseye durup dururken zararı olmaz. Kızdırırsan da söver sayardı.
Rivayete göre Şaban gençliğinde ilçenin en zeki talebesi imiş. Çözülemeyen tüm matematik sorularını o çözermiş. Bir gün ilçemize atanan bir matematik öğretmeni bir problemi çözememiş. Belki Şaban çözer demişler. Problemi Şaban’a getirmişler. Zaten olan da ondan sonra olmuş. Şaban da problemi çözemeyince kayış kopmuş. Başka rivayete göre karşılıksız aşktan kafayı bozmuş derler, orası muamma neyse Şaban rahatsızlanıp, meczup olunca bizim halk sever böyle insanlarla eğleşmeyi ya her gün Şaban’ı doldurup kızdırırlar.
Git kaymakama bu kazada her şey ondan sorulur. Tüm sorunları söyle derler. Tabi sonrada cevap alamayınca Şaban Kaymakama söver sayar. Bazen de kendisine yemek, sigara verenleri kabul eder. Bazen de adama aç köpek kendi karnını doyur diyerek kabul etmez söver sayardı. Kısa boylu renkli gözlü idi. Kimileri deli, kimileri veli derdi.
Deli ile veli arasında ince bir çizgi vardır derler ya şaban’ı hem sabah Nallıhan’da hem Beypazarın da gördüğünü söyleyenler olurdu. Gelelim ikinci Meczup Veysel’e
Sobranlı namı değer katibin oğlu atlet ve çizgili pijaması ile sokaklarda gezen Nallıhan’ın renkli ve tipik simasıydı. Kendine has çarpık bacakları ve yürüyüşü vardı. Bir yere saklanır. HEYT diye bağırarak genç kız ve çocukları korkuturdu. Sanki kendisinden korkanı bilirdi. Hemen herkese yaklaşır sigara ve para isterdi.
Kahvehane önlerinde millet başına toplaşır. Veysel’e para vererek “senin sülalen erkek “ dedirtirlerdi. Bazıları da sözde şaka ile arkadaşlarına sövdürtmek için Veysel’e para verip küfür ettirirlerdi. Tabi ki bular çok yanlıştı. Veysel Nallıhan’ın maskotu gibiydi. Konuşma tarzı ,yürüyüşü, hareketleri sevimliydi. Zararsızdı neticede. Bir gün Veysel’in yakın bir köye giderek Cuma günü erkenden camiye girdiği, cüppe ve sarığı giyerek imam gibi sallanıp durduğunu görmüşler. Köylü tanımamış önce imam da ‘’Ankara’dan müftü yada bir yetkilidir. ‘’
diye düşünmüş. Ancak Şaban sürekli oturduğu yerde sallanırmış. Namaz vakti olunca baktılar ki kalkmıyor, cemaatten bir köylü Veysel’i tanımış. Bu Nallıhan’lı deli Veysel deyince, Veysel kalkmış gitmiş. Nallıhan sokaklarının bu iki meczubu şimdi yok. Ama gönüllerde ikisi de yaşatılmaya devam etmektedir. Selam ve sevgiyle
NALLIHAN GİBİYİM
Nallıhan Gibiyim. Artık
Gülmeyi Nasuh Paşada bıraktım.
Coşkuyu ise Dokuz Dolambaçta,
Aşkı Hoş ebede…
Hayat Sineması gibi Yorgun
Nallıhan Cezaevi gibi yıkık
Otobüs Yazıhanesi Gibi
Vedalara alışık,
Nallıhan Gibiyim. Yani
Su Deposundan bakınca, Işıl Işıl
Meydan Çınarı gibi Yorgun…
Haa Her şeye rağmen
Hükümet Konağı Gibi
DİM DİK AYAKTAYIM
Email : tan1er1@hotmail.com Taner DEMİR
Tel:0 553 643 23 69 Nallıhan şiirimi istek üzerine isteyenlere sevgilerimle gönderiyorum