Ankara Nallıhan'dayız Muzafferin kahvesine çıktım.En dip masada Sarı Çobanın Hasan.70 yaşın üstünde.Kafasında bir kasket var.Bezden bir gömlek giymiş,son düğmeye kadar iliklemiş. Üzerinde başbakanlık bekleyenlerin giydiği cekete benzeyen,kolları uzun,2 beden büyük yeşil bir ceket var. Oturmuş koyuk koyuk düşünüyor.
Hayırdır Hasan dayı bir sorunun mu var?
Le gacim biraz vücudumda kırgınlık var diye doktora gittim Dr benim dediklerimi anıymadı dedi.
Dr ne dedin?
İçeri girdim Dr neyi var dedi.?
Bende dün soğuk suyu bi dinğdim,az sonra Biretten ,kusagım kaynamaya başladı.Biraz daha bekledim,iki dalımın arasına yel girdi.Bu günde ataşım çıktı dedim.Doktor bön bön gözüme baktı.
Amca sen nereden geldin dedi.Ben senin dediklerinden hiç bir şey anlamadım.
Dingmek ne?
Birtten ne anlama geliyor?
Kursak kuşlarda bulunur senin neren kaynadı?
Ben ömrümün yarısını okuyarak geçirdim insanın iki dalının arası neresi bilmiyorum.
Yel benim bildiğim Rüzgar.
Senin iki dalının arasına rüzgar nasıl girdi.
Le gardaşım.
Namussuz evladıyım o kadar okuyan Dr bile benim ne dediğimi anlayamadı.Oralardan bir hasta bakıcı buldular da derdimizi anlatabildik.Bir poşet dolusu ilaç verdi ilaçlarda uykumu getiriyor onun için tavuk gibi süvüklüyüp duruyorum.
Ramazanda Sarıçobanın Hasan hastalanmış Ambulans ile Ankara gitmiş ameliyat olmuş dediler.Ne oldu Hasan dayı dedim Karnıma bir yel geldi geçmek bilmiyor.Tuğla ısıtıp koyuyorum bana mısın demiyor.Dayanamadım hastaneye geldim hemen Ameliyata aldılar .Barsağımın ucu şişmiş.
Oğlu Abdurahmana babanın nesi var dedim. Apandisitmiş az kalsın patlayacakmış
Yurdum insanını anlamak için ömrünü okuyarak tüketsen bile zor.
İsmail Biçer
Nallihanhaber.com