Nallıhan ve Çocukluk

KALEMİN SESİ TANER DEMİR NALLIHAN VE ÇOCUKLUK Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok güzel bir ilçe varmış. Adını Köroğlunun atının nalından ve Nasuh paşanın yaptırdığı han dan almış. Bu İlçenin çocukları birbirlerini çok severlermiş. Dışarıdan gelen parolalı bir ıslığa uçarak aşağı iner, beraber olacakları anları iple çekerlermis. Kavga etseler de kin tutmaz, her gün yeniden dünyalar kurarlarmış. Herkeste paylaşma duygusu, sevgi ve arkadaşlarını kollama duygusu yavaş yavaş gelişirmiş. O zamanlar çocuklar okula servis ile değil, köşe başında buluşarak giderlermiş. Onların yolunu gözlememiş evdeki bilgisayar, şehrin en iyi dersanesi, hazırlık kursları. Bilmezlermiş; hamburgeri, MTV'yi, Interneti, cep telefonunu, tetrisi, Bilirlermiş duvarların üzerinde sohbet etmeyi, hatıra defterleri doldurup sevgileri keşif etmeyi. Bilirlermiş Bakkal amcadan aldıkları Lokum ve Bisküvi kıstırmaç yapmayı, Eve gitmeyi unutmayı, hava kararınca dayak yemeyi, sonra bir ıslıkla tekrar aşağıya oyuna kaçmayı. Bilirlermiş o hakkında türlü şeyler söylenen evdeki garip adamdan korkmayı, küsmeyi, ayni kıza asılmayı, torbalarla misket toplamayı, gıcır köstek ayırmayı, değiş tokuş, kaybedince kapısı, Teksas'ı, Tommiks'i, hoşebe maceralarını... İc içe konan naylon topları, taştan kale direklerini. Üc korner bir penaltıyı. Üzerine apartman yapılan top sahalarını, sonra o apartmana taşınan yeni dostları ve onları kapma yarışını.... Su deposunda ramazanda patlayan topu, Çarşının renkli simaları Veysel ve Şabanı, Berberi, yoğurtçuyu, kalaycıyı, yorgancıyı Evlerin arkasındaki odun kömür depolarını. Yakar topun yakışını. Mantarlı gazoz kapaklarını, yaldız kazımayı. Yandaki mahalle ile alınan kavgayı, her kavganın çıkardığı kahramanı-odleği. Kan kardeşliğini, ip atlama, lastiğe basma, çelik çomağı, kırılan camları, toplanan paralari... Açık hava sinemalarını, Sonra zamanla bu güzel memlekette durumlar değişmeye başlamış. Yaşlar ilerledikçe bu birliktelik, koruma kollama duyguları bu mahallenin çocuklarının başlarına çok işler açmis. Daha sonra işsizlik, hayat pahalılığı, enflasyon, köşeyi dönme, adamını bulma, malı götürme falan derken, herkes yüzünde soluk bir bakış, içinde hayatın yenilgisi, çaresizlikleri, tatminsizlikleri ile başbaşa kalmiş. Çocukları mı? Çocukları şimdi koca koca apartmanların arasında, nefes alınmaz bir havada, evlerinde, sanal bir dünyada, emniyet içinde ve yalnız yaşıyorlar. Anneleri babaları onları çok seviyor. Beta kapmasınlar diye kalabalık ortamlara hiç sokmuyor. Hafta sonları hep beraber Bim de yada Şoktalar. Okul servisleri çocukları neredeyse yataklarından alıyor. Çocuklar trafik kaygısıyla, koşedeki markete dahi gönderilmiyor. Babalar şirketlerin bilançolarını, çocuklar da dersane reytinglerini izliyorlar. Hepsi birer test uzmanı, sayısal-sözel yuvarlanıp gidiyorlar. Seksek oynamayı degil ama taban puanları çok iyi biliyorlar. Hayata açılan pencereleri Windows 95, 98. Vs Onlar ekrana, ekran onlara bakıyor ve koca bir hayat dışarıda akıp gidiyor... Ve şehrin dışında ağaclar; tırmanacak, salıncak kuracak, kalp kazıyacak mahalle çocuklarını bekliyor. Paylaşmayan, yalnız, bencil, kafesler içinde, gürbüz, güvendeki çocukları... Hiç sopa yememiş, ağaçtan düşmemiş, topu yandaki bahçeye kaçmamış, dizlerinde yara kabukları olmamış çocukların... E mail: tan1er1@hotmail.com tel:0 553 643 23 69