Nallıhan Cuma Hutbesi “Doğruluk ve Sadaka”

Aziz Kardeşlerim! Okuduğum ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ve şöyle niyaz et: Rabbim! Gireceğim yere doğruluk, dürüstlük ve sıdk ile girmemi sağla; çıkacağım yerden de doğruluk, dürüstlük ve sıdk ile çıkmamı sağla. Bana yüce katından tarafından, hakkıyla yardım edici bir kuvvet ihsan eyle! Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Doğruluktan ayrılmayın, zira doğruluk sizi iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi sürekli doğru söyler ve doğrunun peşinde olursa Allah katında doğrulardan yazılır. Yalandan kaçının, zira yalan sizi kötülüklere götürür. Kişi sürekli yalan söyler, yalanın peşinde olursa Allah katında yalancılardan olduğu yazılır.” Kardeşlerim! Hz. Ebu Bekir’den gelen bir rivayete göre Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bu sözü son vasiyetleri arasında zikretmiştir. Başka bir hadisinde, “Her kim Allah ve Rasulü’nün kendisini sevmesini istiyorsa sözünde doğru olsun.” buyurmuştur. Efendimiz (s.a.s) başka bir hadislerinde, cennete götüren hasletleri sayarken doğru sözlülüğü en başta zikretmiştir. Aynı şekilde Hz. Âişe validemiz, doğru sözlü olmayı İslam’ın on büyük erdeminin başında saymıştır. “Tehlike bile görseniz doğruluktan ayrılmayın. Zira kurtuluş doğruluktadır. Kurtuluş dahi görseniz yalandan kaçının. Zira asıl tehlike yalandadır.” sözü de hadis olarak nakledilen bir rivayettir. Değerli Müminler! Ahlaki bütün sistemlerin ahlaklı ve erdemli bir hayat için şart koştukları en büyük ilke şüphesiz doğruluktur. Doğruluk sadece söze özgü ve sözden beklenen bir ilke olmadığı gibi aynı şekilde doğrunun zıddı olan yalan da sadece sözle ilintili değildir. Susarak yalan üzere hayat sürenler, yalan söz söyleyenlerden hep fazla olmuştur. Eski dilimizde buna “samt-ı kâzib” denmiştir. Gerçek anlamda sıdk ve doğruluk; hakikat anlamında doğru olanı tasdik etmek; tasdik ettiğimiz hakikate uygun doğru söz söylemek ve verdiğimiz sözde durmak; söylediğimiz doğru söze uygun davranışta bulunmaktır. Şayet doğruluğu sözün sıfatı olarak alacak olursak sözün, hem insanın iç dünyasına, inancına ve düşüncesine hem de iş ve davranışlarına uygun olması demektir. Aziz Kardeşlerim! Kur’an dilinde, kalbinde tasdik ettiği inancına uygun davranan ve düşüncelerinin doğruluğunu iyi ve güzel davranışlarıyla ortaya koyan kimseye sadık denmiştir. Bakara suresi 177. ayette, iyilik ve doğruluk arasındaki ilişkiye dikkat çekilmiş ve Allah’a iman, ahirete iman, namaz ve zekâtın yanı sıra yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenmek durumunda kalanlara, özgürlüğünü kaybetmiş olanlara çok sevdiğimiz mallarımızdan tasadduk etmek, verdiğimiz sözde durmak, zorluk ve sıkıntılara sabretmek sadıkların özellikleri olarak zikredilmiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in hadisleri incelendiğinde Efendimizin, doğruluğun davranış boyutuna da “sadaka” adını verdiğini görürüz. “Sadaka” kavramı sadece dilimize geçerken değil, klasik ve çağdaş Arap dilinde de anlam daralmasına uğramış ve karşılıksız olarak fakirin eline verdiğimiz yardımın adı olmuştur. Oysa İslâm âlimleri sadakayı şöyle tarif etmiştir: “Sadaka, imanın sadakatini ortaya koyan her davranıştır.” “Doğruluğun davranışla aranmasıdır; doğruluğu davranışla arama teşebbüsüdür.” Buna göre insanın özünde ve sözünde doğru olduğunu ifade eden her davranış “sadaka” dır. Tıpkı insanın aklında ve düşüncesinde var olan güzelliği yansıtan davranışlara hasene ve hasenât denildiği gibi.        Aziz Kardeşlerim! Şimdi geliniz, hep birlikte “sadaka” olarak adlandırılan davranışları Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in dilinden dinleyelim. “Güzel söz sadakadır.”; “Yumuşak söz sadakadır.”; “Kardeşinin yüzüne tebessüm etmen sadakadır.”; “Allah’ın kullarına selam vermen sadakadır.”; “İnsanlara yol göstermen sadakadır.”; “Yolunu kaybedene yol göstermeniz sadakadır.”; “Yolda insanlara eziyet veren bir şeyi kaldırıp atman sadakadır.”; “Bir kimsenin bineğine binmesi için yardımcı olman sadakadır.”; “Bir kimsenin yükünü yüklemesi için yardımcı olman sadakadır.”; “Doldurduğun kovayı kardeşinin boş kovasına boşaltman sadakadır.”; “Zayıf bir kimseye gücünle yardımcı olman sadakadır.”; “Sanat ehline yardımcı olmanız sadakadır.”; “İki kişinin arasını bulman, iki kişinin arasında adaletle hükmetmen sadakadır.”; “Konuşma özürlü bir insanın kendisini ifade etmesine yardımcı olman sadakadır.”; “Hastaları ziyaret etmeniz sadakadır.”; “Toprağa diktiğiniz her bitki, her ağaç sizin için sadakadır.”; “İnsanın veya hayvanların ondan yedikleri sizin için sadakadır.”; “İnsanlarla iyi geçinmek sadakadır.”; “Çocuklarınıza yedirdiğiniz sadakadır.”; “Eşinize yedirdiğiniz sadakadır.”; “Yanınızda çalışanlara yedirdiğiniz sadakadır.”; “Kişinin kendi ailesi için nafaka temin etmesi sadakadır.”; “En üstün sadaka kişinin ilim öğrenmesi ve öğrendiği ilmi Müslüman kardeşine de öğretmesidir.”; “Cenazelere katılmanız sadakadır.”; “Emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker sadakadır.”; “Namaza attığınız her adım sadakadır.”; “Allah’a hamdetmeniz sadakadır.”; “Allah’ı tesbih edişiniz sadakadır.”; “Allah’ı tekbir edişiniz sadakadır.”; “Şerden uzak olmanız sadakadır.”; “Maruf olan her şey sadakadır.”        Kardeşlerim!        Unutmayalım ki sadaka, kişinin Rabbine, kendine ve bütün insanlara karşı sadakatini gösteren her davranıştır. Yani sadaka, sıdk üzere olan sadıkların davranışıdır.        Ne mutlu dürüst ve sadık olanlara!        Ne mutlu dosdoğru ve sıddık olanlara!


İsra 17/80.
Müslim, Birr ve Sıla, 105.
Abdullâh b. Muhammed, Mekârimu’l-Ahlâk, I, 46.
Ahmed b. Hanbel, II, 312.
Buhârî, Edeb, 34.
Tirmizi, Birr ve Sıla, 36.
Buhârî, Sulh, 11.
Ahmed b. Hanbel, II, 42, 154.
Buhârî, Mezâlim, 34.
Ahmed b. Hanbel, II, 316, 350.
Tirmizî, Birr, 36.
Buhârî, Sulh, 11.
Ahmed b. Hanbel, IV, 121; V, 154; VI, 362.
Buhârî, Îmân, 41.
İbn Mâce, İbn Mâce, Sunne, 20.
Ebû Dâvûd, Tatavvu, 12.
Buhârî, Cihâd, 62.
Müslim, Musâfirîn, 84.
Ebû Dâvûd, Tatavvu, 12.
Ahmed b. Hanbel, V, 167.
İbn Ebî’d-Dünyâ, Kitâbu’l-Havâric, s. 21, 179.   Hazırlayan: Diyanet İşleri Başkanlığı