Milletvekili Nevzat Ceylan iklim değişimi, sulak alanlar ve su kaynakları ile ilgili konuştu
AK Parti Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan T.B.M.M. Genel kurulunda "İklim Değişimi, Su Kaynakları ve Sulak Alanlar" ile ilgili Meclis Araştırması açılması hakkında konuşma yaptı.
Ceylan Konuşmasında şu ifadelere yer verdi : "Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iklim değişimi dünyanın en önemli küresel sorunlarının başında gelmektedir. Sanayi Devrimi’nden bu yana, fosil yakıtlarından kaynaklanan hava kirliliği, arazi kullanımındaki değişiklikler, ormansızlaşma küresel iklim değişimini tetiklemekte ve küresel iklim krizi tüm dünyadaki ekolojik sistemlerin geleceğini tehdit etmektedir.
Deniz seviyeleri son yüz yılda 19 santimetre yükselmiştir.
Son yüz yılda, ortalama küresel sıcaklığın 0,85 santigrat derece yükselmesiyle kara ve deniz buzullarının erimesi neticesinde deniz seviyeleri son yüz yılda 19 santimetre yükselmiştir. Dünyada sıcak hava dalgalarının şiddet ve sıklığı artmakta, yağışlar, taşkınlar, heyelanlar, kuraklıklar gittikçe yaygınlaşmaktadır. Dünya meteorolojik verilerine göre, 2020 yılı tarihin en sıcak yılları arasında yer almıştır. Büyük bir kısmı Akdeniz iklim kuşağında yer alan ülkemizin iklim değişiminden son yıllarda çok fazla etkilendiğine hep beraber şahit oluyoruz.
Türkiye iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için her alanda ciddi yatırımlar yapıldı
Dünyamızı tehdit eden küresel bir sorun olarak karşımıza çıkan iklim değişikliğiyle mücadeleyi ulusal ve uluslararası her platformda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yüksek sesle dile getirdiğine hep beraber şahit oluyoruz. Bu çerçevede, Türkiye iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için her alanda ciddi kaynaklar ayırarak yatırımlar yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Nitekim, ülkemizde iklim krizinden en çok etkilenen başta Karadeniz olmak üzere 7 coğrafi bölgemizde İklim Değişim Eylem Planı hazırlanarak uygulamaya geçilmiştir. İklim değişimiyle ilgili pek çok alanda yeni mevzuatlar yürürlüğe konulmuş ve yapılan çalışmalarla dünyayla rekabet edilebilecek hâle gelinmiştir.
Dünyanın en önemli sorunlarının başında olan ve gittikçe kendini hissettiren iklim değişikliği konusunda uluslararası alanda ilk önemli çalışma, bilindiği gibi, 1992 yılında Rio’da Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Zirvesi’nde olmuştur. Bu toplantıda sera gazlarının küresel seviyede emisyonlarının azalması, bu konularda araştırma ve teknolojik konularda iş birliği yapılması, ormanlar ve okyanuslar gibi sera gazı yutaklarının biyoçeşitliliğinin korunması için önemli kararlar alınmıştır.
Türkiye’nin küresel sera gazı emisyonları açısından tarihsel sorumluluğu en az olan ülkelerin başında geldiği malumuzdur. Buna rağmen ülkemiz bu önemli konularda çok kapsamlı çalışmalar yapmaktadır. Türkiye’nin emisyon salınımı dünya ölçeğinde binde 61 civarındadır. Buna rağmen emisyonun azaltılması için en iyi şekilde ciddi çalışmalar yapıldığını da burada özellikle belirtmek istiyorum. Doğamızı korumak, çevremizi temiz tutmak, kısaca, havamızı, toprağımızı ve suyumuzu kirletmeyerek tasarruflu kullanmak adına yaptığımız çalışmaların ne kadar önemli olduğunu her gün daha fazla hissediyoruz. Çocuklarımızın emaneti olarak gördüğümüz dünyamızı, doğal varlıkları yaşanabilir çevresiyle korumanın hepimizin başta gelen görevi olduğunun idraki içinde olmalıyız.
Bilindiği gibi Türkiye, 2004 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olmuştur, 2008 yılında da Kyoto Protokolü’ne dâhil olmuştur, Paris Anlaşması ise Türkiye’nin dâhil olduğu 195 ülkenin oy birliğiyle 12 Aralık 2015 tarihinde kabul edilmiştir. Türkiye anlaşmayı imzalamış olmakla birlikte Türkiye iklim rejimi altında kendisiyle benzer ülkelerle eşit konumda olmak istemesine yönelik taleplerinden netice alamaması sebebiyle anlaşmaya henüz taraf olmamıştır.
2030 yılı itibarıyla kişi başı emisyon değerlerimiz 13,13 tondan 10,5 ton değerine düşecektir.
Türkiye, sera gazı emisyonlarında, 2030 yılına kadar yüzde 21 oranında artıştan azaltmayı taahhüt etmiş bulunmaktadır. Türkiye, 2030 yılına kadar enerji, sanayi, tarım, atık, binalar, ulaştırma ve ormancılık faktörlerinde gerçekleştirmeyi hedeflediği politikaların emisyon azaltım etkisini ortaya koymaktadır. Böylece, 2030 yılı itibarıyla kişi başı emisyon değerlerimiz 13,13 tondan 10,5 ton değerine düşecektir.
Ülkemizde 81 ilde sabit istasyon ve mobil ölçüm araçlarıyla hava kalitesi ölçümü yapılıyor
Son on sekiz yılda, iktidarımız döneminde doğa ve çevreye yaptığımız yatırımlarla küresel iklim değişimine en hazırlıklı ülkelerin başında geldiğimizi özellikle belirtmek istiyorum. Özellikle enerji üretiminde hızlı bir şekilde yenilenebilir enerji üretimine geçilmektedir. Nitekim, geçtiğimiz Ocak ayında Türkiye ürettiği elektriğin yüzde 49,5’unu yerli ve yenilenebilir kaynaklarından karşılamıştır. Bu, son derece önemlidir. Kurulu güç içerisindeki yerli ve yenilenebilir kaynakların payı yüzde 63,7 olmuştur. Rüzgârdan elektrik üretimi tarihte ilk kez aylık bazda yüzde 10’u geçmiş bulunmaktadır. Böylece 2021 yılında rüzgâr enerjimiz rekor kırmış bulunmaktadır. Ozon tabakasının korunmasıyla ilgili Türkiye’nin başarılı çalışmaları sonucu 2012 ve 2014 yıllarında Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ozon Ağı Tabakasını Koruma Onur Madalyası’na Türkiye layık görülmüştür. Bu da Türkiye’nin önemli başarılarından bir tanesidir. Ülkemizde 81 ilde sabit istasyon ve mobil ölçüm araçlarıyla hava kalitesi ölçümü yapılıyor ve anlık olarak internetten yayınlanıyor.
Sayın milletvekilleri, sulak alanlar, biyolojik çeşitlilik nedeniyle dünyanın doğal zenginliklerinin müzeleri olarak kabul edilmektedir. Sulak alanlar bulunduğu bölgelerin su rejimini düzenlemesi, iklimi yumuşatması nedeniyle küresel iklim değişikliğine önemli katkıları olmaktadır. Sulak alanlar ekolojik işlevlerinin yanı sıra balıkçılık, tarım, hayvancılık, sazcılık ve ekoturizme katkılarıyla bölge ekonomisine önemli katkılar sağladığı malumlarınızdır. Son yüzyılda yer yüzündeki sulak alanların çok büyük kısmının kaybedildiği bir yüzyıl olmuştur maalesef. Önce sıtma hastalığını önlemek amacıyla başlatılan kurutmalar, daha sonra tarım arazisi kazanmak için bataklıklar, sazlıklar, taşkın ovaları ve gölleri kapsayarak kurutulmaya devam edilmiştir. Bu süreçte tüm dünya sulak alanların yaklaşık yarısını kurutarak ekosisteme onarılmayacak tahribatlar yaptığı malumlarınızdır. Bunun neticesinde sulak alanların kurutulduğu bölgelerde su dengesi bozulmuş, iklim değişimi yaşanmasıyla başlamış, birçok canlı türünün nesli tehlikeye düşmüş veya tamamen doğadan yok olmuş, kuşların göç yollarının değişmesine sebep olmuş, böylece buralardaki telafisi ve onarılması mümkün olmayan çevre sorunları meydana gelmiş bulunmaktadır. Sulak alanların kaybının doğal dengenin bozulmasına sebep olduğunu anlayan insanoğlu bu alanların korunması için önlemler almaya başlamıştır. Bu çerçevede 1971 yılında İran’ın Ramsar kentinde toplantı yapılarak Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi imzaya açılmıştır ve ülkemiz 1994 yılında Ramsar Sözleşmesi’ne dâhil olmuştur. Türkiye de uluslararası toplumun saygın bir üyesi olarak son on sekiz yılda sulak kayıplarını önlemek için önemli çalışmalar yapmış ve Çevre Kanunu’nda yapılan değişiklikle sulak alanların kurutulması ve doldurulması bizim dönemimizde yasaklanmış bulunuyor. Bütün bu önemli çalışmalara rağmen geçmişte hatalı bir şekilde yapılan sulak alanların kurutulması küresel iklim değişimi, periyodik, meteorolojik olaylar ve kuraklık ile bilinçsiz tarımsal sulamalar sulak alanlarımızı ve su dengesini önemli oranda etkilediği malumunuzdur.
Yine, aynı şekilde bilinçsiz tarımsal sulamalardan ve kuraklıklardan dolayı yer altı sularının seviyesinin gittikçe düştüğü de hepiniz tarafından net bir şekilde bilinmektedir. Suyun hayat ve medeniyet olduğu bilinci içerisinde, su kaynaklarımızın bütüncül ve verimli yönetilmesi, sulak alanların korunması ve küresel iklim değişikliğinin etkilerinin incelenmesi için yüce Meclis tarafından konunun araştırılması önem arz etmektedir. Bu son derece önemli Meclis araştırmasıyla; karar alınmasıyla ilgili verilecek, Meclisimizin alacağı karar son derece önemlidir.
Bu önemli araştırmadan dolayı da destek veren bütün partilerimize ben şükranlarımı sunuyor ve hepinize saygılarımla iyi akşamlar diliyorum." ifadelerine yer verdi.