Filtre Balonu’nu biliyor musunuz?
Anadolu Üniversitesi Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (SODİGEM) Müdürü Doç. Dr. Yusuf Levent Şahin, özellikle sosyal medya kullanıcılarını ‘Filtre Balonu’ hakkında uyararak, “Otomatik filtreleme nedeniyle, kullanıcılar belki de önyargılarını dahi aşmalarını sağlayabilecek farklı fikirlerle hiç karşılaşmamakta, yalnızca kendi seslerine yakın olanlara maruz kalarak, adeta bir yankı odasına hapsolmaktadır” dedi.
Doç. Dr. Şahin, kullanıcılar sosyal medyanın kişiselleştirilmiş filtrelerinin bazılarını açıkça kendileri seçerken bazılarını ise fark edemediklerini kaydetti. Bunun sonucu olarak ise sosyal medya filtrelerinin, kullanıcıyı kendi sesinden başka hiçbir sesi duyamadığı ve bunun farkına varamadığı bir yankı odasına hapsettiğini dile getirdi. Şahin, sosyal medya platformlarının kullanıcıların alışkanlıklarına göre içerik önerisi sunan yazılımlara sahip olduğunu vurguladı. Şahin, “Yaşanan teknolojik gelişmelerin yanı sıra geleneksel medya araçlarının yerini dijitalleşmeye bırakmasıyla birlikte haberin dijital platformlara taşınması gündeme gelmiş ve bununla birlikte kişiselleştirilmiş haber akışı kavramına karşılık gelen, haber akışının her bir haber okuru için farklı değişkenlere göre belirlenmesi yöntemi kullanılmaya başlanmıştır. ‘Filtre balonu’ olarak adlandırılan bu otomatik filtreleme, yalnızca haber siteleri tarafından kullanılmakla kalmamış, zaman içerisinde sosyal medya platformlarında da sıklıkla kullanılan bir yönteme dönüşmüştür. Filtre balonları, bireyin sosyal ağlar üzerinde takip ettiği ya da etmediği hesaplar, beğendiği ya da beğenmediği içerikler ve gerçekleştirdiği ya da gerçekleştirmeyi istediği eylemlerin yer aldığı filtrelemelerdir. Bu filtrelemeler kişinin kendisi tarafından meydana getirilebileceği gibi, sosyal medya platformları aracılığıyla otomatik olarak da oluşturulabilir” ifadelerini kullandı.
“Uzmanlar kullanıcıların farklı fikirlerden bu şekilde izole olmalarından oldukça endişe duymaktadır”
Kullanıcı deneyimini etkileyen filtrelemenin sosyal etkisine de dikkat çeken Şahin açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Filtre balonlarının bir sonraki aşaması literatürde ‘yankı odası’ olarak ifade edilmektedir. Otomatik filtreleme nedeniyle, kullanıcılar belki de önyargılarını dahi aşmalarını sağlayabilecek farklı fikirlerle hiç karşılaşmamakta, yalnızca kendi seslerine yakın olanlara maruz kalarak, adeta bir yankı odasına hapsolmaktadır. Uzmanlar kendi filtre baloncukları içinde yaşayan kullanıcıların farklı fikirlerden bu şekilde izole olmalarından oldukça endişe duymaktadır.”
Kişiselleştirilmiş filtrelerin farkında olmayabilirsiniz
Kişiselleştirilmiş filtrelerin sosyal medya platformunun algoritması aracılığıyla oluşturulabildiğinin ve böylece kullanıcıların kontrolünün dışında bir akışın sunulabildiğinin altını çizen Doç. Dr. Şahin, “Sosyal medya platformları tarafından kendileri adına gerçekleştirilen otomatik kişiselleştirilmiş filtrelemenin farkında olmayan bireyler neler kaçırdığını veya diğer insanların kendi gördüğünden çok daha farklı şeyler gördüğünü bilmiyor olabilir. Bu durum, maalesef ki arama motorlarının kişiselleştirme özelliklerinin şeffaf olmamasından kaynaklanmaktadır. İnternette ve özellikle sosyal medyada vakit geçirirken sıklıkla ‘bu haberi okuyanlar bu haberle de ilgilendi, bu ürünü alanlar bu ürünleri de aldı, bu filmi izleyenlere yönelik benzer film önerileri’ şeklinde rastladığımız bu ifadeler aslında filtre balonlarının açık bir örneğidir. Uzmanlara göre ilgili siteler oluşturdukları tavsiye algoritmaları ile bizlere ilgi alanımıza uygun içerik sunarak bizleri, benzer kişiler ve benzer fikirlerden oluşan bir balonun içine hapsetmektedir. Asıl amaç kullanıcıları mümkün olduğunca fazla süre boyunca sayfada tutarak reklam gelirlerinin artırılmasıdır ve bunun dışında kalan her şey ‘oyalama’ olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’de ve tüm dünyada en çok kullanılan sosyal medya platformları arasında gösterilen Facebook, Twitter, Instagram ve YouTube’da çeşitli biçimlerde konumlandırılmış filtre balonlarına sık sık rastlamak olasıdır” şeklinde konuştu.
“Bireylerin yüzde 80’i tüm bilgi kaynaklarının yalnızca üçte birini kullanıyor”
Konuyla ilgili yapılan araştırmalara da değinen , Şahin, Uzman İrem Ebru Yıldırım Şen öncülüğünde bir çalışma gerçekleştirdiklerini dile getirerek “2011’de ilk kez tanıtılmasından bu yana filtre balonu üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Filtre balonun farklı yönlerinin tartışıldığı bu çalışmaların bulunan farklı sonuçları arasında, çevrimiçi filtre balonları ile siyasi seçimlerin sonuçları arasında bağlantılar olduğu ortaya konulmuştur. Örneğin 2016 yılında Amerika’da yapılan bir araştırma sonucuna göre bireyler, ideolojik olarak benzer yayınları okuyor ve bir görüşün yalnızca belli bir yönüne maruz kalıyorlar. Haberleri takip eden kişilerin, haber konuları üzerine tartışırken başvurmayı tercih ettikleri kaynaklar ise sınırlı sayıda. Söz konusu bu izleyicilerin tercih ettiği kaynakların yüzde 80’i toplam bilgi kaynaklarının sadece üçte birini oluşturuyor. Sosyal medya içeriklerinin oluşumu hakkındaki bir diğer araştırma ise ortaokul öğrencilerinin sosyal medyayı hangi faktörlerin etkilediğini anlamadıklarını; üniversite öğrencilerinin ise haber kaynaklarının kullanıcıyı izleyip izlemediğinin büyük ölçüde farkında olmadığını ortaya koymuştur. Yapılan araştırmaların ortak bulgularına göre, çok az kullanıcı algoritmik filtrelerin nasıl işlediğinin ve hangi koşullarda kendilerine seçim hakkı tanındığının farkındadır” dedi.
Doç. Dr. Şahin, kullanıcılar sosyal medyanın kişiselleştirilmiş filtrelerinin bazılarını açıkça kendileri seçerken bazılarını ise fark edemediklerini kaydetti. Bunun sonucu olarak ise sosyal medya filtrelerinin, kullanıcıyı kendi sesinden başka hiçbir sesi duyamadığı ve bunun farkına varamadığı bir yankı odasına hapsettiğini dile getirdi. Şahin, sosyal medya platformlarının kullanıcıların alışkanlıklarına göre içerik önerisi sunan yazılımlara sahip olduğunu vurguladı. Şahin, “Yaşanan teknolojik gelişmelerin yanı sıra geleneksel medya araçlarının yerini dijitalleşmeye bırakmasıyla birlikte haberin dijital platformlara taşınması gündeme gelmiş ve bununla birlikte kişiselleştirilmiş haber akışı kavramına karşılık gelen, haber akışının her bir haber okuru için farklı değişkenlere göre belirlenmesi yöntemi kullanılmaya başlanmıştır. ‘Filtre balonu’ olarak adlandırılan bu otomatik filtreleme, yalnızca haber siteleri tarafından kullanılmakla kalmamış, zaman içerisinde sosyal medya platformlarında da sıklıkla kullanılan bir yönteme dönüşmüştür. Filtre balonları, bireyin sosyal ağlar üzerinde takip ettiği ya da etmediği hesaplar, beğendiği ya da beğenmediği içerikler ve gerçekleştirdiği ya da gerçekleştirmeyi istediği eylemlerin yer aldığı filtrelemelerdir. Bu filtrelemeler kişinin kendisi tarafından meydana getirilebileceği gibi, sosyal medya platformları aracılığıyla otomatik olarak da oluşturulabilir” ifadelerini kullandı.
“Uzmanlar kullanıcıların farklı fikirlerden bu şekilde izole olmalarından oldukça endişe duymaktadır”
Kullanıcı deneyimini etkileyen filtrelemenin sosyal etkisine de dikkat çeken Şahin açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Filtre balonlarının bir sonraki aşaması literatürde ‘yankı odası’ olarak ifade edilmektedir. Otomatik filtreleme nedeniyle, kullanıcılar belki de önyargılarını dahi aşmalarını sağlayabilecek farklı fikirlerle hiç karşılaşmamakta, yalnızca kendi seslerine yakın olanlara maruz kalarak, adeta bir yankı odasına hapsolmaktadır. Uzmanlar kendi filtre baloncukları içinde yaşayan kullanıcıların farklı fikirlerden bu şekilde izole olmalarından oldukça endişe duymaktadır.”
Kişiselleştirilmiş filtrelerin farkında olmayabilirsiniz
Kişiselleştirilmiş filtrelerin sosyal medya platformunun algoritması aracılığıyla oluşturulabildiğinin ve böylece kullanıcıların kontrolünün dışında bir akışın sunulabildiğinin altını çizen Doç. Dr. Şahin, “Sosyal medya platformları tarafından kendileri adına gerçekleştirilen otomatik kişiselleştirilmiş filtrelemenin farkında olmayan bireyler neler kaçırdığını veya diğer insanların kendi gördüğünden çok daha farklı şeyler gördüğünü bilmiyor olabilir. Bu durum, maalesef ki arama motorlarının kişiselleştirme özelliklerinin şeffaf olmamasından kaynaklanmaktadır. İnternette ve özellikle sosyal medyada vakit geçirirken sıklıkla ‘bu haberi okuyanlar bu haberle de ilgilendi, bu ürünü alanlar bu ürünleri de aldı, bu filmi izleyenlere yönelik benzer film önerileri’ şeklinde rastladığımız bu ifadeler aslında filtre balonlarının açık bir örneğidir. Uzmanlara göre ilgili siteler oluşturdukları tavsiye algoritmaları ile bizlere ilgi alanımıza uygun içerik sunarak bizleri, benzer kişiler ve benzer fikirlerden oluşan bir balonun içine hapsetmektedir. Asıl amaç kullanıcıları mümkün olduğunca fazla süre boyunca sayfada tutarak reklam gelirlerinin artırılmasıdır ve bunun dışında kalan her şey ‘oyalama’ olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’de ve tüm dünyada en çok kullanılan sosyal medya platformları arasında gösterilen Facebook, Twitter, Instagram ve YouTube’da çeşitli biçimlerde konumlandırılmış filtre balonlarına sık sık rastlamak olasıdır” şeklinde konuştu.
“Bireylerin yüzde 80’i tüm bilgi kaynaklarının yalnızca üçte birini kullanıyor”
Konuyla ilgili yapılan araştırmalara da değinen , Şahin, Uzman İrem Ebru Yıldırım Şen öncülüğünde bir çalışma gerçekleştirdiklerini dile getirerek “2011’de ilk kez tanıtılmasından bu yana filtre balonu üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Filtre balonun farklı yönlerinin tartışıldığı bu çalışmaların bulunan farklı sonuçları arasında, çevrimiçi filtre balonları ile siyasi seçimlerin sonuçları arasında bağlantılar olduğu ortaya konulmuştur. Örneğin 2016 yılında Amerika’da yapılan bir araştırma sonucuna göre bireyler, ideolojik olarak benzer yayınları okuyor ve bir görüşün yalnızca belli bir yönüne maruz kalıyorlar. Haberleri takip eden kişilerin, haber konuları üzerine tartışırken başvurmayı tercih ettikleri kaynaklar ise sınırlı sayıda. Söz konusu bu izleyicilerin tercih ettiği kaynakların yüzde 80’i toplam bilgi kaynaklarının sadece üçte birini oluşturuyor. Sosyal medya içeriklerinin oluşumu hakkındaki bir diğer araştırma ise ortaokul öğrencilerinin sosyal medyayı hangi faktörlerin etkilediğini anlamadıklarını; üniversite öğrencilerinin ise haber kaynaklarının kullanıcıyı izleyip izlemediğinin büyük ölçüde farkında olmadığını ortaya koymuştur. Yapılan araştırmaların ortak bulgularına göre, çok az kullanıcı algoritmik filtrelerin nasıl işlediğinin ve hangi koşullarda kendilerine seçim hakkı tanındığının farkındadır” dedi.